27 Aralık 2007 Perşembe

Kısırlık ile ilgili genel bilgiler

Her evlenen çiftin çok kısa bir süre içinde gebe kalması mümkün değildir. Her iki bireyin normal üreme yeteneği olduğu durumda bile o ay için gebe kalma ihtimali %20-25 civarındadır.
Çiftlerin çocuk sahibi olabilmeleri için bazı şartlar gereklidir:
Kadında yumurtlama olması (ovulasyon)
Erkeğin sağlıklı sperm üretebilmesi (normal sperm)
Rahimde bebeğin yerleşip büyüyebilmesi için yapısal bir engel olmaması
Rahim kanallarının en az birinin açık ve işlevsel olması
Normal cinsel yaşam
O halde, Normal cinsel hayatı olan ve korunmadıkları halde bir sene sonunda gebe kalmayan çiftlerde kısırlık düşünmek gerekir.
Şunu unutmamak gerekir ki evli çiftlerin bir sene sonunda % 80 kadarı gebe kalmakta ve geri kalan % 20 si gerçek kısır grubu oluşturmaktadır.

Kısırlık kadına ait bir sorun mudur?
Kısırlık bazı yörelerde sadece kadına ait bir sorun olarak kabul edilmektedir. Halbuki, esas neden sadece kadına, sadece erkeğe bağlı olabileceği gibi her ikisinden de kaynaklanabilir. Bazen de yapılan muayene ve tüm tetkikler sonucu kısırlık nedeni olabilecek bir bulgu tesbit edilemez.
O halde, kısaca nedenler şunlardır:
Sadece kadına ait
Sadece erkeğe ait
Her ikisine ait nedenlerin birlikte olduğu durumlar.
Hiçbir nedenin bulunamadığı grup.
Ne zaman doktora başvurmalı?
Çocuğu olmayan bir çiftin doktora ne zaman başvuracağı özetle
Geçen evlilik süresine
Kadının yaşına
Kadının adet görüp görmemesine
bağlı olmakla beraber, bazı faktörleri de göz ardı etmemek gerekir. Şöyle ki:
Bazı çiftler değil bir sene, 2-3 aylık evli kaldıktan sonra çevre etkisi ile hemen çocuk istiyorum, bebek istiyorum, niye hemen gebe kalamadım gibi kısır mıyız diye kaygıya kapılmaktadırlar. Böyle çiftlerin mayene edilmesi ve şüpheli bulgu yoksa cinsel ilişki zamanlaması konusunda gerekli bilgilerin hatırlatılması, onlara manevi destek verilmesi gerekir. Kısırlık düşündürecek bulgular varsa erkenden tetkiklere başlanabilir. En başta, erkeğin sperm analizini yapmak çok aydınlatıcı olmaktadır.
Bazı yörelerimizde çok erken yaşta evlilik yapılmaktadır. Böyle durumlarda genç kadınlarda adet düzensizlikleri, yumurta gelişmemesi, yumurtlama olmayışı sık raslanan durumlardır. Hormonal sistem henüz tam olgunlaşmadığı için gebe kalma yeteneği azalmış olabilir.
Kentleşme ile kadınların çalışma hayatında daha aktif olması sonucu daha ileri yaşta evlilikler söz konusu olmaktadır. 35-40'lı yaşlarda ilk evliliklerini yapan çiftler az değildir. Bu gibi durumlarda detaylı bir muayene ve tetkik gerekebilir. Bilindiği gibi, yaş ilerledikçe diabet, kalp hastalığı, tansiyon ve bunun gibi bazı durumların görülme olasılığı artmaktadır.
Özellikle kırsal yerleşim bölgelerinde çocukluk çağında geçirilen bazı bulaşıcı hastalıklarda kişiye yeterli aşılama yapılamamış veya tedavi görememiş ise üreme kapasitesinde azalma olabilir.
Yukarda bahsedilen veya eklenebilecek pek çok özel durum nedeniyle çocuk sahibi olmak isteyen bir çift doktora başvurduğunda mutlaka dikkatli bir muayeneden geçirilmesi gerekir. Kadın ve erkeğin sağlık hikayesine göre bir plan çizmek ve önermek doktorun bilgi ve görgüsüne, insiyatifine bağlıdır. Tüp bebek öncesi yapılacak tedaviler varsa uygulanmalı, daha sonra gerekiyorsa tüpbebek yapılabilir. Olasılıklar çifte açıkça anlatılmalıdır. Kısırlık ve tup bebek ile ilgili ayrıntılar, ör: icsi, ivf, mikroenjeksiyon, polikistik over, endometrioz, miyom, gebelik oranlarını etkileyen olaylar çiftin durumuna göre izah edilir.
Kısaca evli bir çift gerek duyduğu zaman doktora başvurabilir.

bebek istiyorum

Türkiyede toplum yapısının temelini aile oluşturmaktadır. Bir ailenin devamı için doğurganlığın önemi büyüktür. Çiftler evlendikten sonra çevrenin ve aile büyüklerinin en sık sordukları soru çocukla ilgilidir. Özelliklersal kesimlerde çocuk sahibi olmak mutlak bir gereklilik ve prestij olarak algılanmaktadır. Bu nedenle, evli çiftler 3-4 ay gibi bir evlilik süresi sonunda çocuk istiyorum, bebek istiyorum, diyerek doktor ve hastane kapılarını aşındırmaktadırlar. Kısırlık (infertilite) ülkemizde hem önemli bir sağlık sorunu hem de sosyal sorunlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Doğal olarak da kısırlık şüphesi ile sağlık kurumlarına yapılan başvurular oldukça fazladır.
Öncelikle, her evlenen çiftin çoksa bir süre içinde gebe kalmasının mümkün olmadığını belirtmek isterim. Her iki bireyin de üreme yeteneğinin normal olduğu durumlarda bile o ay için gebe kalma ihtimali %20-25 civarındadır. Genellikle kabul edilen tanıma göre: normal cinsel hayatı olan ve korunmadıkları halde bir sene sonunda gebe kalmayan çiftlerde infertilite düşünülür. Şunu unutmamak gerekir ki evli çiftlerin bir sene sonunda % 80 kadarı gebe kalmakta ve geri kalan % 20 si gerçek kısır grubu oluşturmaktadır.
Kısırlık tedavisine başlamadan önce kadın ve erkeğin ayrıntılı bir şekilde araştırılıp altta yatan nedenlerin ortaya çıkarılması gerekir. Bu araştırmalarrasında önceden farkedilmemiş bazı hastalıklar ve yapısal değişiklikler de ortaya çıkabilmektedir. Bu araştırmalar ayrıca her çift ile durumlarını ve beklentilerini tartışıp bilgilendirme yönünden önemlidir. Kısırlık, bazı yörelerde sadece kadına ait bir sorun gibi kabul edilmektedir. Oysa, asıl neden kadından, erkekten veya her ikisinden de kaynaklanabilir. Bazen, görünürde herşeyin normal olduğu çiftlerde bile gebelik oluşmayabilir. Yapılacak tedaviler ise nedenlere göre planlanır. Bazen, başka bir hastalık kısırlığa neden olabilir ve bu durumun tedavisi ile kısırlık durumu ortadan kalkar.
Kısırlık başlığı altında klasik tedavi olarak nitelenen yöntemde yumurtalıkların doğal halinde takibi veya ilaç ile uyarılması ve uygun zamanda ilişki veya eşinden alınan sperm hücrelerinin rahim içine verilmesi anlaşılır. Bu yöntem aşılama olarak adlandırılır. Aşılama metodunun gebelik şansı oldukça azdır (%8-15) ve pekçok kere tekrarı gerekir.
Klasik tedavi yöntemleri dışında kullanımı gittikçe yaygınlaşan tüp bebek, veyabbi adıyla IVF “İn Vitro Fertilizasyon” 1970’lilların sonlarında denenmeye başlandı ve ilk defa İngilterede 1978 de Louise Brown’ın doğumu büyük bir değişimin ilk habercisi oldu. Tüm dünyada tüp bebek uygulamaları hızla arttı, 1994-1995’lillardan itibaren dünyada uygulanmaya başlayan icsi veya mikroenjeksiyon yöntemi tüp bebek te bir çığır açtı. Tüp bebek ilk yıllarda daha ziyade rahim kanalları (fallop tüpleri) kapalı kadınlarda uygulama alanı bulurken zaman içinde kanalları kapalı olmayanlarda da uygulanmaya başlandı. İlk yıllarda laboratuar ortamları ve embryo geliştirmek için kullanılan sıvı ortamlar gelişme aşamasında olduğu için gebelik başarısı çok yüksek değildi. Mikroinjeksiyon un uygulanmaya başladığı yıllardan itibaren eşzamanlı olarak embriyoloji laboratuar şartlarında da çokzlı gelişmeler oldu ve gebelik oranları hızla arttı. Sperm sayısı çok az olan, hatta sperm analizinde hiç hücre bulunmayan ve azospermi dediğimiz erkeklerde gebe kalma şansı hemen hiç yokken, günümüzde icsi yöntemi ve testislerden sperm elde etme yöntemleri (tese, tesa, pesa, mesa, mikrotese) ile bu çiftlerde de çocuk sahibi olma şansı doğdu. Böylece, ülkemizdeki önemli bir sosyal soruna da tüp bebek yöntemleri ile sağlıklı çözümler sunulabildi.
Bu gelişmeler yanında, belki daha da önemlisi, ivf çalışmaları, tıpta özellikle embryoloji, moleküler biyoloji, genetik, yeni ilaçların geliştirilmesi, hastalıkların tedavisi gibi konularda araştırmaların yapılmasında itici rol oynadı. Bazı kavramların, görüşlerin değişmesine yol açtı. Bununla bağlantılı olarak, genetik geçişli hastalığı olan çiftlerde embriyo biyopsisi yapılarak sağlıklı embriyo seçimi ile sağlıklı çocuk sahibi olma imkanı elde edildi. Günümüzde, ayrıca, fazladan elde edilen embryoların dondurularak tekrar kullanımı mümkün olmaktadır. Kök hücre araştırmaları ve bu hücrelerin çeşitli hastalıklar için kullanılması imkanı tüp bebekteki gelişmelerle paralellik göstermektedir. Embryo üzerinden elde edilen bilgiler kanser hastalıklarının araştırma ve tedavisine kaynak olmaktadır. Hayvan ve bitkilerle ilgili araştırmalarda da, gıda sektöründe de genetik bilim dalı önemli gelişmelere gebedir.
Sonuç olarak, tüpbebek Türkiyede yaygın ve etkili bir tedavi yöntemi olarak yerini almıştır. Benim amacım çocuk sahibi olmak isteyen evli çiftlere güvenli ve deneyimli ellerde hizmet vermek, onların mutluluklarını paylaşmaktır

19 Aralık 2007 Çarşamba

HAMİLELİK NE ZAMAN ANLAŞILIR

HAMİLELİK NE ZAMAN ANLAŞILIR ?
Hamilelik embriyo transferinden 12 gün sonra yapılacak olan test ile anlaşılabilir
SİGARA İÇİLMEYE İZİN VERİLİYOR MU?
Sigara içen hastalarda gebelik başarısı önemli ölçüde azaldığı için tavsiye edilmemektedir.
HİÇ SPERM HÜCRESİNE RASTLANMAYAN ERKEKLERİN ÇOCUK SAHİBİ OLABİLİRMİ?
Meni sıvısında hiç sperm hücresi gözlenmeyen erkeklerde yapılan TESA, PESA vb. gibi ameliyatlarla testis dokusundan alınan doku örneği içinde sperm hücresi bulunabilirse mikroenjeksiyon ile bu çiftlere yardım edilebilmektedir. Sperm bulunduğu taktirde bu çiftlerin gebe kalma şansları diğer hastaların şanslarıyla eşit olmaktadır.
EMBRYO TRANSFERİNDEN SONRA NE KADAR SÜRE YATAK İSTİRAHATİ GEREKİR?
Bu tür bir kısıtlama söz konusu değil ancak merkezimizde hastalar yarım saat kadar yatağında yattıktan sonra yürüyerek gönderilmektedir. Bu hastalara sadece 3-4 gün ağır işler yapmamaları önerilmektedir.Test sonucuna kadar yatak istirahatının bir faydasının olduğu kanıtlanmamıştır. Unutmayın ki tüp bebekteki tutunma olayı doğal tutunmadan farklı olmayıp mekanik veya pozisyonla ilgili bir durum söz konusu değildir.
EMBRYO TRANSFER İŞLEMİ AĞRILIMIDIR ?
Hayır tamamen ağrısız bir işlemdir. Genel vaginal muayeneden tek farkı işlemin mesanenin dolu olarak yapılmasıdır. Bu doluluk transfer kataterinin rahim içine geçişini rahimin öne katlanmasını düzelttiği için kolaylaştırdığı gibi aynı zamanda karın ultrasonu ile katater geçişinin gözlenmesine yardımcı olur.
YUMURTA TOPLAMA İŞLEMİ AĞRILIMIDIR ?
Evet ağrılı olduğundan dolayı bir uzman anestezi doktoru tarafından maske anestezisi altında tamamen uyuyarak yapılmaktadır. Bu işlem için ek bir ücret talep edilmemektedir
EMBRİYO TRANSFERİ NE ZAMAN YAPILIYOR?
Embriyo transferi yumurta toplama işleminden 2-3-4 veya 5. günlerde yapılması mümkün olsa da bizim rutin uygulamamız özel bir durum olmadıkça 2. günde gerçekleştirmektir.
YA ÜÇÜZ, DÖRDÜZ VEYA BEŞİZ GEBELİK YAŞARSAM?
Böylesine istenmeyen durumlarla karşılaştığımız taktirde hastalarımıza şiddetle gebeliğin 8. haftasında vajinal yolla fetal redüksiyon işlemi ( çoğul gebelik sayısını azaltma) uygulanmaktadır.Bu güne kadar yaptığımız bu işlemde gebelik kayıp riskimiz %5 in altında olup bu hastalarımızın gebeliklerinin akıbeti açısından 2 üstü çoğul gebeliği olan bu hastalara bu işlemi şiddetle tavsiye ediyoruz.
KAÇ ADET EMBRYO YERLEŞTİRİYORSUNUZ ?
Embriyo kalitesi ve hasta yaşı genelde belirleyici olmaktadır. Bu sayı 3 ila 6 arasında değişmektedir.
EMBRİYOLAR DONDURULABİLİYOR MU ?
Merkezimizde embriyoların dondurulma işlemi, transfer için gerekli olan sayıdan daha fazla ve iyi kalitede embriyo elde edilmesi sonucunda yapılmaktadır. Transfer edilen embriyolar ile benzer kalitede en az 3-4 adet embriyonun daha mevcut olması durumunda dondurma işlemi yapılmaktadır. Embriyo dondurma işlemini merkezimizde 2. gün yapmaktayız. Dondurulan embriyolar, merkezimizde, Sağlık Bakanlığı'nca yayınlanan yönetmelik gereğince 3 yılı geçmemek şartıyla saklanmaktadır.
UYGULAMALARIN MALİYETİ NEDİR ?
Hastanın programa girişinde rutin testler dahil, (gebelik oluştuğu taktirde) ilk 3 aylık muayenesine kadar tüm takiplerinin toplam paket fiyatı 2000 USD dir.
BAŞARIDA MEVSİMLERE GÖRE DEĞİŞİKLİK VAR MI?
Bu konuda elde edilen tecrübeler ve yapılmış çalışmalarda, tedavi başarısının aylara veya mevsimlere göre farklı olmadığı görülmektedir.
KADIN YAŞI BASARIYI ETKİLER Mİ ?
Ne yazık ki evet! Kadın yumurtası vücutta en çabuk yaşlanan hücrelerdir. Günümüzde erkekten kaynaklanan durumlarda geniş bir tedavi imkanı bulunmasına karşılık maalesef kadında yumurtalık yaşlanmasının çaresi bulunmamaktadır. Bu da bu hastaların tedavisinde ortaya çıkan en büyük engel olarak ortada durmaktadır . Kadının yaşı ve az yumurta elde edilmesine yol açtığı gibi yumurta kalitesini de etkilediği için rahim içine yerleşme potansiyeli zayıf olmaktadır. Buna rağmen tutunanlarda da düşük olma şansı artmaktadır. Biz merkezimiz de 41 yaş üstünde genellikle caydırıcı olmaya çalışıp yurt dışında verici yumurta programın teşvik ediyoruz.
KULLANDIĞINIZ İLAÇLARIN YAN ETKİLERİ VAR MIDIR ?
Nadiren enjeksiyon yerinde kızarıklık gibi geçici yan etkiler yaratsa da bu hormonların yumurtalık dışında etki yaratması söz konusu değildir. En çok korkulan bu ilaçların yumurtalığı uyarması yumurtalık kanserine yol açma potansiyelidir. Ancak yapılan bilimsel çalışmalardaki veriler bu ilaçların yumurtalık kanserini arttırmadığını kanıtlamıştır.
Buna karşılık bu tedavinin en önmeli komplikasyonu dozu iyi ayarlanamayan aşırı duyarlı hasta grubunda yumurtalıkların aşırı uyarılarak hiperstimulasyon (aşırı uyarılma) tablosunun gelişmesidir. Bu tablo esnasında karında geçici olarak su toplanması ve damar içi sıvı azalması değişen oranlarda gelişebilir. Tamamen geçici olan bu durum uzman takibinde giderilip sekel bırakmamaktadır
TÜP BEBEK GEBELİKLERİNDE DÜŞÜK ŞANSI DAHA YÜKSEK MİDİR?
Hayır. Hem doğal yolla hem de tüp bebekle gebe kalmış hastalardaki düşük şansı yaklaşık %15 tir. Kendiliğinden oluşan gebeliklerde erken dönemdeki düşükler bazen birkaç günlük adet gecikmesi ve bunu takip eden normalden biraz fazla miktarda bir adet kanamsı gibi algılanabilir. Oysa yapılacak kan tahlilleri bunun bir gerçekte gebelik kaybı olduğunu gösterecektir. Tüp bebek uygulamalarında gebelik sonuçları çok erken dönemden itibaren kan tahlillleri ile takip edildiğinden, her dönemdeki gebelik kayıpları kesin olarak tanımlanmaktadır. Bu durum da düşük oranlarının daha yüksek olduğu görüntüsü vermektedir.
BU TEDAVİLER SONRASI ANORMAL ÇOCUK DÜNYAYA GETİRME RİSKİ VAR MIDIR ?
Doğal yolla gebe kalmış hastalarla karşılaştırmalı geniş kapsamlı çalışmalarda böyle bir risk artışı bugüne kadar saptanmamıştır.
BAŞVURUDAN SONRA UYGULAMAYA GEÇİŞ SÜRESİ NE KADARDIR ?
Hasta merkezimize adetinin 21. gününden önce başvurduğu taktirde programa alınabilir. Tek bir visit programa alınması için yeterlidir. Eşlerin muayenesi ile beraber rahim değerlendirilmesi için Sono-HSG testi ile beraber kan testleri aynı esnada yapılabilir. Program yaklaşık 25 gün süren ve 1 adet zamanını da kapsayan bir süreçtir.
MİKROENJEKSİYONUN TÜP BEBEK YÖNTEMİNDEN FARKI NEDİR ?
Her iki yöntemde de, vücut dışına alınan sperm ve yumurtalar laboratuvarda özel bir ortamda döllenmiş olur. Tüp bebekte aynı ortam konan döl hücreleri pasif olarak bekletilerek döllenme gerçekleşir. Ancak hareketleri ve dölleme kapasitesi yetersiz, az sayıda ve şiddetli şekil bozukluğu gösteren spermler yumurtayı kendiliğinden delerek döllenmeyi sağlayamazlar. Bu durumda spermler yumurta içine direk enjekte edilerek döllenme sağlanır. Bu işleme mikroenjeksiyon adı verilir.
KULLANILAN SPERM VE YUMURTALAR EŞLERİN KENDİSİNE Mİ AİTTİR ?
Bu işlemler için aranan şartlardan birisi de yasal olarak resmi nikahlı çiftlere yapılma gereğidir. Yasal olarak bir başka kişiden yumurta veya sperm alma mümkün değildir. Bu talepte bulunan sperm üretmeyen erkek veya yumurta geliştiremeyen çiftlere dahi böyle bir tedavi mümkün değilken çiftlerden habersiz böyle bir şeyi gerçekleştirmek kesinlikle mümkün değildir. Kaldı ki teorik olarak böyle bir işlem yapılmış olsa dahi gebelik şansı üzerine katkısı olmayacaktır.
AŞILAMA EN FAZLA KAÇ KERE YAPILABİLİR?
Bunun için kesin bir sınırlama olmamakla birlikte yapılan çalışmalarda 4 seferden fazla denemede gebelik elde edilememiş ise bir sonraki denemelerde gebelik şansı bariz olarak düşmektedir. Bu durum göz önüne alarak tüp bebek gibi daha ileri yöntemler önerilmektedir.
AŞILAMA YÖNTEMİ NEDİR?
Intrautenin inseminasyon olarak isimlendirilmiş olan ve halk arasında aşılama olarak bilinen yöntemle döllenme ve dolayısıyla gebelik şansını arttırmak amacı ile yapılır. Bu yöntemde İlaç kullanımı ile kadında kaliteli bir yumurta salınımının oluşturulmakta , eşinden alınan menideki spermler özel yöntemlerle yıkanarak en hareketli olanları seçilmekte kadında 1 yumurtanın salındığı gün rahim içine bu hazırlanmış spermler özel bir kanül yolu ile verilmektedir. Bu şekilde, söz konusu çift için varolan gebelik olasılığı arttırılırken ön koşul olarak kadında kanalların açık olması ve erkek sperminin normal sınırlarda olması gereklidir. Bu koşullarda merkezimizde %15-20 arasında gebelik şansı vardır.
ANNE RAHMİNE YERLEŞTİRİLME ÖNCESİNDE EMBRİYODA GENETİK ARAŞTIRMA YAPILABİLİR Mİ?
Embryolar anne rahmine yerleştirilmeden önce genetik araştırma yapmak mümkündür. Bu amaçla yapılan uygulamaya "preimplantasyon döneminde genetik tanı (preimplantation genetic diagnosis-PGD)" adı verilir. Bu teknik, tüp bebek tedavisi sırasında kullanılabilir. Bu yöntemle, ciddi kalıtsal hastalığı olan bireylerin, aynı hastalığa sahip bir çocuğunun olma riski azalmaktadır.
Ne amaçla uygulanır?Genetik bozukluk nedeniyle tekrarlayan düşükleri olup buna bağlı ruhsal travmaya maruz kalan çiftlerde ya da genetik bozukluğa sahip bir çocuğu olup da, aynı durumda bir diğer çocuk sahibi olma olasılığı olan çiftlerde düşünülebilir. PGD ile tanısı konabilecek genetik bozuklukların saysı yakın gelecekte 200'ü geçecektir.
Nasıl uygulanır?Mikroskop altında herbir embryodan bir hücre ayrılarak incelenir. Sonuçlar 1-2 gün içinde belli olur ve yalnızca normal olan embryolar rahim içine yerleştirilir.
Ne zaman yapılır?İlk olarak 1989'da yaplmıştır. O zamandan beri çeşitli genetik hastalıkların tanısında başarıyla uygulanmıştır. Gen yapısının bilindiği genetik hastalıklarda (ör: kistik fibrozis, Tay-Sachs) embriyonun gen yapısı incelenir. Bazı bozukluklar sadece erkeklerde görülür (ör: Duchenne müsküler distrofi, hemofili). Bu durumda, bozuk gen yapısı tam olarak bilinmese bile, sadece embryonun cinsiyetine bakılarak, kız olanlar seçilerek rahim içine yerleştirilebilir. Ardarda ciddi kromozomal anormalliğe sahip çocukları olan hastalarda da (Down sendromu gibi) aynı embryonun birçok kromozomunun sayı ve karakterleri belirlenir.

EMBRYO TRANSFERİ ve YUMURTA TOPLAMA İŞLEMLERİ

EMBRYO TRANSFERİNDEN SONRA NE KADAR SÜRE YATAK İSTİRAHATİ GEREKİR ? Bu tür bir kısıtlama söz konusu değil ancak merkezimizde hastalar yarım saat kadar yatağında yattıktan sonra yürüyerek gönderilmektedir. Bu hastalara sadece 3-4 gün ağır işler yapmamaları önerilmektedir.Test sonucuna kadar yatak istirahatının bir faydasının olduğu kanıtlanmamıştır. Unutmayın ki tüp bebekteki tutunma olayı doğal tutunmadan farklı olmayıp mekanik veya pozisyonla ilgili bir durum söz konusu değildir. EMBRYO TRANSFER İŞLEMİ AĞRILIMIDIR ? Hayır tamamen ağrısız bir işlemdir. Genel vaginal muayeneden tek farkı işlemin mesanenin dolu olarak yapılmasıdır. Bu doluluk transfer kataterinin rahim içine geçişini rahimin öne katlanmasını düzelttiği için kolaylaştırdığı gibi aynı zamanda karın ultrasonu ile katater geçişinin gözlenmesine yardımcı olur. YUMURTA TOPLAMA İŞLEMİ AĞRILIMIDIR ? Evet ağrılı olduğundan dolayı bir uzman anestezi doktoru tarafından maske anestezisi altında tamamen uyuyarak yapılmaktadır. Bu işlem için ek bir ücret talep edilmemektedirEMBRİYO TRANSFERİ NE ZAMAN YAPILIYOR? Embriyo transferi yumurta toplama işleminden 2-3-4 veya 5. günlerde yapılması mümkün olsa da bizim rutin uygulamamız özel bir durum olmadıkça 2. günde gerçekleştirmektir

Embriyo Dondurma

Tüp bebek için hazırlanan hastanın gelişen embryo sayısı, bazen bir denemede rahime yerleştirilmesi planlanandan fazla olabilir. Bazen de hastada fazla sayıda yumurta gelişmesinden dolayı, hastanın klinik durumunu o ay transfer işlemine uygun olmayabilir.(Polikistik overli hastalarda aşırı yumurta gelişmesinde olduğu gibi.) Bu durumda en ideal yol embryoların dondurularak saklanmasıdır. Hastaya bir tedavi ile birden fazla gebelik şansı verilebilmektedir.

Embro dondurma işlemi embryoların koruyucu sıvı içerisinde kademeli olarak soğutularak dondurulması ve dondurulan embryoların sıvı azot içerisinde -196 derecede saklanması esasına dayanır. Bu sayede embryolar yıllarca muhafaza edilebilmektedir. İyi kalitede iken dondurulan embryolar dondurma işleminden en az zarar göreceğinden dolayı çözündükten sonra canlı kalma olasılığı % 75-90 dır. Kötü kalitede iken dondurulan embryolarda çözünme sonrası canlılık oranı ise % 25 lere inmektedir. Bu nedenle ideal olan iyi kalitedeki embryoların dondurulmasıdır. Dondurma işlemi döllenmenin gerçekleştiği gün yapılabileceği gibi embro oluşumunun 2. ve 6. günleri arasında da yapılabilir.

Dondurulan embryoların transferi için hastanın hazırlanması son derece zahmetsiz ve ekonomik olarak külfetsizdir. Hastanın sadece rahim içi tabakası (endometrium) nı geliştirmeye yönelik yaklaşık 15 günlük bir tedavi sürecini (hormon içeren deri bantları) müteakip embryo transferi uygulanır. Tedavi iğnesiz ve takip gerektirmeyen bir süreçtir.

Merkezimizde dondurulmuş embryo transferinde de başarı % 50 civarındadır. Dondurulmuş embriyo konusunda lider merkezlerden biri olan merkezimizde bu işlem hasta memnuniyetini üst seviyelere taşımıştır.

Tüp Bebek - Mikroenjeksiyon (IVF-ICSI)

Bu yöntem, kadının yumurtasının, eşinin spermleri ile laboratuvar ortamında biraraya getirilerek döllenmesini sağlayan bir yardımcı üreme yöntemidir. Döllenmiş yumurtalar daha sonra doğal gelişimlerine devam etmeleri için tekrar kadının rahmi içine verilirler.


Yirmi yılı aşkın bir süreden beri kullanılagelen bu yöntem, çoğunlukla tüpleri olmayan, tıkanmış ya da ileri derecede hasar görmüş olan kadınlarda, erkekte sperm yetersizliğinde veya diğer tedavilerle sonuç alınamayan sebebi belirlenemeyen infertilite olgularında tercih edilir. Çoklu yumurta gelişimi sağlanması için hastaya yaklaşık 10 gün süre ile uygun ilaçlar (FSH hormonu) uygulandıktan sonra yumurtalar ameliyathane şartlarında genel anestezi altında (hasta uyutularak) toplanır.
Tüp bebek işleminde (IVF) laboratuvarda herbir yumurtanın bulunduğu ortama ortalama 100 bin sperm konarak döllenmesi beklenir. Mikroenjeksiyonda (ICSI) ise teknik olarak tek bir sperm, camdan yapılmış bir iğne yardımıyla olgun bir yumurta içine mikroskop altında enjekte edilerek döllenme sağlanır. Ertesi gün ise kültür ortamları değiştirilerek mikroskop altında yumurtanın döllenip döllenmediği kontrol edilir. Laboratuarda özel kültür ortamlarında bekletilen döllenmiş yumurtalar (embriyolar) daha sonra embriyo transferi denilen anne rahmine yerleştirme işlemi ile tamamlanır. Bu kültür süresi süre 2 ila 5 gün arasında olmaktadır. Transfer işlemi kısa sürerken ağrısız olan bu işlemde genel anesteziye gerek yoktur.


Transfer öncesi embriyoloji uzmanı ile kadın doğum uzmanının verdiği ortak karar eşlere de anlatılarak onların da onayı alındıkta sonra transfer edilecek embriyo sayısı belirlenir. Ortalama 3 embriyo transfer edilir. Yapılan istatistiklerde IVF işleminde toplanan her bir yumurta için gebelik gerçekleşme oranı % 10-30 dolayında değişmektedir. Bu oran başta biraz düşük gibi gelse de, üreme sorunu yaşamayan çiftlerde doğal yolla oluşan gebeliklerde de bir yumurtlama dönemi başına canlı bebek oluşma oranının %20 olduğu göz önüne alınırsa iki oranın birbirine benzer olduğu görülür. Bu oranlar kadının yaşına bağlı olarak değişkenlik gösterir. Gebelik oranı ise son yıllarda başarılı merkezlerde % 50 lere ulaşmıştır. Bu tedavi ile oluşan bebeklerde doğumsal anormallik görülme oranı, doğal yolla oluşan gebeliklerdeki ile aynıdır.